20 Mayıs 2012 Pazar

Retro Intro


Yazmaya uzun süre ara verince nereden başlayacağımı bilemiyorum. Her arada/molada sonunda böyle bir sıkıntı olacağını bilsem de o arayı kısa tutmayı beceremiyorum. Zaman kullanımı ile ilgili genel sıkıntımın hayatımın her alanına yayılmış olması beni tutarlı kılar mı? Bir nebze.
Münih maceram planlanandan epeyce erken bitti. Bitiş yaklaştıkça son bir telaşla küçük komşu şehirlere, müzelere saldırma enerjisi geldi. Bunun dışında İspanyol kardeşlerimle ara ara “Yeter artık, dinlenelim,” desek de göbeklerimiz bağlı bir şekilde komün hayatının kalorilerinde fink attık.
Tabi ki bu arada bir kere daha ev değiştirdim, Münih’te. En sevdiğim İtalyancı’nın iki blok yanında, Münih’te en çok kaybolmayı becerdiğim Stein – Milch – Preysing caddelerinin göbeğinde, müthiş bir sokakta karanlık mı karanlık bir giriş katına, uyuz Roger’ın evine taşındım, şubat ayı sonunda. Sevgili Roger, evinin yarısını ben ve milyon parça eşyama açıp, dolaplarını tam olarak boşaltmayıp, benden tam kira almayı bildi. Evin konumu süper olmasa, eve bakmaya bir Pazar öğleden sonra sevgili R. L.-A. ile kafalarımız son derece güzelken gitmemiş olsak yine de tutar mıydım bu evi, bilemiyorum. Bu dönemde evde çok zaman geçirmediğim için daha fazla dırdır etmeyeyim. Konumu hakikaten çok güzeldi. Sabahları güzel bir caddeden yürüyordum servise giderken, hafta sonları Münih’in en güzel Türk kadınlarının işlettiği fırında kahvaltımı yapıyordum, yaprak sarması konservesi aldığım Yunan bakkal amca poşetime bir de limon atıyordu, en sevdiğim restoranlara 5-10 dakikada yürüyerek ulaşıyordum. Beni evlat edinmelerine ramak kalan M.Ö. ve İ.H.S.’nin evlerine millet şıkır şıkır kaldırımlarda salınırken ben paspal ev kostümlerimle 3 dakikada varıyordum. J.I.d.C.V.’nin de söylediği gibi, tam bir Haidhausen’li oluyordum ki Ankara bensiz yapamadı.


-Maellemiz güzel-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder