22 Mayıs 2012 Salı

Münih Yeme İçme Rehberciği (Açlıkla Sınanmaması Gereken İnsanlar-1)


Münühümüzde yeme içme namına ne öğrendiysem genelde birilerinden öğrendim. Maceracı bir lezzet avcısı olmayı dilerdim pek tabi ama olmadım. Münih Türk Gücü’nden M.Ö., İ.H.S. ve D.G. elimden tutup bir kısım yerleri gösterdiler. Bunun haricinde –cocido hariç- yeme içme zevklerimizin çokça uyuştuğu İspanyol kardeşlerim bana Bavyera yöresinin ölümcül domuz boynu ve domuz dirseği yemekleri arasında sağ kalmanın yollarını, yerlerini öğrettiler. Minnettarım. D. Femili’nin Münih çıkarması öncesinde bir derleyip toparlamıştım. Kendileriyle yaptığımız keşif ve yeni deneyimlerle güncellenmiş listem huzurlarınızda:

İtalyancılar:

Bir numaram, Vinaiolo. İlk ziyaretimizi güneşli bir akşamüstünün kıç donduran akşamında sevgili tollimle yapmıştık. Sonrasında birkaç kere daha gitme fırsatım oldu. Milch Strasse’deki evimin hemen yanı başında, hakiki İtalyan Vinaiolo (ilk seferde ismini telaffuz etmeyi bir türlü beceremiyorum) zamanında Michelin yıldızlıymış. U.D. ile yıldızları neden kaybetmiş olabileceklerini değerlendirdik. Acaba bana çatal getirmekte geciktikleri için mi? Acaba aperatifleri üç dakika geç servis ettikleri için mi?.. Bilemedik (yıldız kriterleri hakkında zerre fikrim yok). Son ziyaretimizde “Keşke öncesinde biraz şarap çalışsaydım,” diye aklımdan geçirdim. Neyse ki seçimimiz lezzetli çıktı. Her gidişimde yemek öncesinde şefin ikramı bir öncekinden farklıydı, menü farklıydı, ilgi ve servis hızı aynıydı. Cuma ve ctesi daha yoğun oluyor, gün içinde rezervasyon sıkıntılı. Pazar nispeten tenha oluyor, romantik Pazar akşamı için tercih edilebilir. Tattıklarımdan favorilerim geyik eti, tuzda çupra (dorado imiş) ve son seferde içtiğimiz çilekli prosecco oldu. İngilizce menü mevcut, İtalyan garsonlar da gayet güzel İngilizce konuşuyorlar.

İki numaram, Nero. İspanyol halkının sıklıkla ziyaret ettiği yerlerden. Sevgili R.B.B.’yi, “En sevdiğim Bavyera yemeği, pizza!” söylemiyle anmak istiyorum bu noktada. Bir numarama kıyasla çok daha ekonomik tabi ama alengirli yemekler yerine bildik yemeklerin lezzetli versiyonlarını tatmak için uygun. Her zaman pek kibar ve mümkün olduğunca seri davranan garsonlarına olan sevgimde D. Femili ile yaptığımız son ziyarette bir soru işareti boşluğu oluştu. Garson’dan İngilizce menü istedim. Sadece Almanca menü olduğunu söyledi. Bir önceki hafta İngilizce menüye baktığımı söyleyince “sadece akşam yemekleri için” dedi. Sonrasında sevgili Adolf, İngilizce sorduğum, söylediğim her şeye Almanca yanıt verdi. Bavyera nezaket krallığına adaymış bu sene, sonradan öğrendim. Diğer öğrendiğim şey ise öğle menüsünün kısıtlı menü olduğu. Favorim steak tartar.

Guido Al Duomo, Marienplatz yakınındaki katedralin hemen yanında (Irish pub, burayı bulma çalışmalarında iyi bir mihenk noktası olabilir, hemen yanında). Küçük bir yer, çok zengin bir menüsü yok ama menüdeki her şey lezzetli. Makarnaları enfes. Bununla birlikte en az Vinaiolo kadar pahalı. Benzer yemekler çok daha uygun fiyatlara Nero’da ve hatta Vinaiolo’da yenilebilir. Merkezde ve nispeten turistik –Münih ne kadar turistik olabilirse- bölgede bulunması dışında fiyatları açıklayabilecek bir sebep göremiyorum. Garsonlarla İngilizce anlaşmak mümkün.

Bavyeracılar:

Marienplatz’da eski belediye binasının bodrum katı, Ratskeller. Bina eski, güzel ve bakımlı. Bir o kadar da kocaman. Koridorlar boyunca ilerledikçe sağda solda farklı farklı salonlarla karşılaşıyorsunuz. Dipteki salon akşamları müzikli olabiliyor. Bavyera haricinde de yemekler mevcut. İngilizce menü var, garsonlar İngilizce konuşuyorlar –şehrin göbek deliğinde olunca mantıklı tabi ki-. Fiyatlar ne çok uçuk, ne çok ucuz. Yaş ortalaması sayesinde Münih’te kendimi en genç hissettiğim yer. Retrospektif şarap güzelleri fotoğraf “sergisi” güzellik kavramının kat ettiği yola ilişkin lokal bir deneme.

Augustiner, yerel bira üreticilerinden. Kendilerini Helles alanında yaptıkları çalışmalar nedeniyle ölümüne takdir ediyorum. Şehrin çeşitli yerlerinde restoranları var. Diğerlerini ziyaret etmedim ama Karlsplatz-Marienplatz hattı üzerindekini, özellikle bahçesini pek seviyorum, İstanbul etkisi yaratıyor.

Bavyera’nın hası Hofbräuhaus! Bir başka yerel üretici. Restoran her daim kalabalık. Çok aç gitmişseniz, servisi beklerken yanınızdakinin kolunu yemeniz gerekebilir. Muhteşem canlı yerel müzik ile iletişimde bağırma yöntemine yönelmeniz mümkün. Turistler, yerel giysili Münihli tontonlar, gençler, iş adamları.. Son derece karışık bir kitle. Yemekler vasat, obadzası güzel (çok yağlı değil), birası lezzetli, ortamı otantik, fiyatlar normal. İngilizce menü mevcut ve garsonlarla İngilizce iletişim mümkün.

Ve Diğerleri:

Restaurant Preysinggarten’ı sevmemin lezzetle bir alakası yok. Ortamı seviyorum. Kış vakti içerisi sıcacık oluyor –kast ettiğim tam olarak “cosy”-. Güzel ve de güler yüzlü garson kızların boynuna sarılasım, numune tek erkek –ve kıl- garsona nanik yapasım geliyor. Haidhausen’de olmasını seviyorum sanırsam, bir de. Caddesini seviyorum. Bahçesini seviyorum. Bahçesinde oturup yazmasını seviyorum. Sevgim dolup dolup taşıyor..

Ablamın keşfi, Schrannenhalle. Viktuelen Markt’ın çağdaş yorumu olarak alt katı türlü çeşit yiyecek, içecek ve ıvır zıvırla dolu modern bir hal. Üst katında küçük bir restoranı var. Güler yüzlü garsonlar İngilizce biliyorlar, İngilizce menü de mevcut. Çok zengin bir menüsü yok ama merkezi bir yerde düzgün bir yemek için alternatif. Bahar gelince dışarıya da masaları atmışlardı ve serviste aksama yoktu.

Cafe im Müllerschen Volksbad, Münih’te en sevdiğim bahçe. ‎Deutches Museum’un karşısında, köprünün dibinde. Halk havuzunun girişindeki kafe. Ben azimle havanın yağışsız olduğu zamanlarda bahçesini kullandım, hiç iç kısmında vakit geçirmedim. Otururken bir yandan zemin titriyor, her geçen tramvayla; bir yandan ayaklarınızın dibinde minnoş farecikler dolanıyor. Yemekleri lezzetli, garsonları sabırlı, fiyatlar makul. Kahvaltı haricindeki yemekler için İngilizce menü bulunuyor. Garsonların hepsi olmasa da en az birisi İngilizce konuşuyor ve bütün gün dolanıp durmalarına rağmen gece yarısında bile gülümsemeyi eksik etmiyorlar. Münih’te hemen her yer 23.00 sonrasında dışarıda alkol alımını yasaklasa da, burada daha geç saatlere ulaşabiliyorsunuz, sanırım çevrede hane olmamasıyla alakalı bir ayrıcalık. İş çıkışı servis sonrası yürüyerek gitmek, güneşle optimize bir masa bulmak, soğuk içkim -her ne ise o gün- eşliğinde okumak ya da yazmak, güneş batıp iyice titreyene kadar direnmek. Tey tey..

Asya Mutfağı:

Tembelliğe ulaştığım noktada beğendiğim yerlerin adresleri sıralamakla yetineceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder