30 Eylül 2013 Pazartesi

14 Eylül 2013 Cumartesi

Hayat

Hayat bir yerde durmuş sanki. Şubat ayında. Yazmaya başlayınca neden durduğunu ilk etapta çıkaramadım. Cümleler arası 5 dakika. Sonradan farkına vardım, mart sevimsiz gelmiş.

Bu sene, 2013, nedense bir sevimsiz başladı, öyle hissettirdi doğduğu noktada. Sonra da üst üste sevimsizlikler. Mart başında büyük teyzem aniden "elveda" dedi.  İki hafta boyunca direndi ama ben nedense bunun bir direnme olduğunu idrak edemedim. Gücünden emindim belki, belki konduramadım. Ve gitti. Ardında bir grup dağılmış insan bıraktı. Beni sevgili kız kardeşimin, kardişkomun, ablamın kollarına bıraktı. Olumsuzluklardan güzellik çıkarma eğilimimde bana her daim farkında olduğum ama zaman zaman unuttuğum kardeş korumasını cümleyle ifade etmekte zorlandığım bir şekilde yaşattı. Verdiği her şey bir yana, bunun için özellikle teşekkür ediyorum Güllaç'a. 

Ardından tollimin tatlı annesi bizi korkuttu, çok korkuttu ama korktuğumuzla kaldık, sağlığına kavuştu. Bize böyle şakalar yapmayacak bir daha.

Daha önce görüp de çok algılamadığım Brüksel'e, hiç görmediğim Paris'e; ihtişamlı müzelere; güzel/idare eder konserlere gittim. Hiçbirini yazmak gelmedi içimden.

İzlemek ve okumak için kendimi zorladım ama zorlamayı bıraktım bir noktada. Piç ettim zamanımı, güzel yaratılarla karşılaşmaksızın. Mutfağın kıyısından geçmedim, aylardır yediklerimi herhangi bir sağlık seviyesiyle eşleştiremiyorum.

Sonra algımın açıldığı yaşlarımdan bu yana en heyecanlı, en korkunç, en umut veren, en karamsar, en endişeli, en şiddet dolu, en özgür, en korkak, en bağımsız, en insancıl olaylar başladı. Öncesindeki ayların bireysel sıkıntılarını düzledi olaylar. Algımı allak bullak etti. Tanıdığım her bir insan evladı için endişelendim. Arada bencilce kendi yaşamım ve geleceğim için karamsarlığa kapıldım. Beklentilerim, umutlarım, inançlarım, bağlılıklarım, sevdiklerim, sevmediklerim, korkularım, önceliklerim.. hemen her şey yer değiştirdi. Gördüğüm/bildiğim ve tanımayıp tanış hissettiğim dünyanın en muhteşem insan topluluğuna içimden geldiği kadar eklenemedim, korkularımdan insanlara ayakbağı olduğum durumlar yarattım, bir noktada kendimi kabullenip ayakbağı olmaktansa evde kendi kendimi yemeye yöneldim. Silüetten ibaret bir kısım insanın insanlığını tanıma mutluluğunu yaşadım, bir başka kısım insana sevgim ve hayranlığım arttı. Hayat bütünüyle boyut değiştirdi.

Yol ayrımına geldim. Ağladım, sızladım, kırdım, döktüm, kırıldım. Kendimce doğru olanı yaptım. Yoruldum, yıprandım, saçmaladım. Ama ilerledim.

Kardişkomun güzel Eros'u beni ziyaret etmeye karar verdi ansızın. Beni epey salladı, sarstı. Çok iyi etti. Ayaklarım yerden kesildi, yeniden bastı üzerlerinde taşıdıkları oluşumun biraz daha farkında olarak. Hayatta güzel, muhteşem sürprizlere açık olmamı sağladı. Yeniden okumaya başladım ki, enfes oldu, hayatla yeniden temas kurduğumu hissettim. Aldığım her bir nefesi sevmeyi öğrendim.

Yeniden yazabileceğimi hissetim. Mutlu oldum.

Özet:

1. Kardeş dünyanın en güzel varlığı.
2. İnsan ve dilediğince yaşama hakkının üzerinde bir değer yok.
3. Sevmek muhteşem.