16 Mayıs 2011 Pazartesi

Yaşlılık Alametleri

Ece Temelkuran'ın -kendisinin affına sığınarak ismini hatırlamadığım- Muz Sesleri'ndeki kadın karakteri çiğnediği ekmeği, düşen kız çocuğunun beresine yapıştırıyordu.




Zaman zaman annemin veya babamın repliklerini çaldığımı fark ediyorum; bir yakınımın sağlık, konfor vb. bir "haliyle" ilgili "yaşlı" bir uyarı veya temenni (temenni derken?) cümlesi kurduğumda. Büyük konuştuğum hemen her şey gelmiş olabilir de başıma, keşke zaman zaman tüyler ürperten ebeveyn repliklerinden, davranışlarından uzak kalabilseydim. Yaş ilerledikçe annem, ananeme benziyor; ben anneme yaklaşıyorum. Tam bir dönüşüm büyükten küçüğe; huysuz-huylu-huysuz tabiatlarda olduğumuz için şükür ki gerçekleşmiyor. Yoksa çoktandır ana kraliçeliğini yeraltında sürdüren Mual'i anneme çekiştirmenin zerre keyfi kalmazdı.




Kasaba tembeli olalı, küçük şehirli konforlarımdan manikür/pedikür güzelliğinden ayrı düştüğümden, ayak başparmak tırnaklarım pek bir sıkıfıkı oldular kendilerini çevreleyen etlerle. Birkaç gün direndim, baktım olmuyor, babamı arayıp sihirli haşlanmış soğan tekniğini öğrendim, uyguladım, rahatladım.




Kadın ekmeği çiğnemiş, az bile..


-sonra da küstah kraliçe "sargı bezi yoksa ince çorap yiyin!" demiş, damarları ööööyle şişmiş-