9 Mayıs 2010 Pazar

mantarlı amorf

malzemeler:
sebze kümesi
►6 çarliston biber

►2 kuru soğan

►1 paket mantar (paketin karşılığı birimler ünitesinde işlenecek)

►1 yemek kaşığı sıvı yağı

►2 çay kaşığı tatlı kırmızı biber

►2 çay kaşığı tuz

►1 çay kaşığı karabiber

hamur kümesi
►2/3 su bardağı sıvı yağ

►1.5 su bardağı yoğurt

►2 çay kaşığı tuz

►1 paket kabartma tozu

►1 çay bardağı maden suyu

►2 yumurta akı (sarısı kitleler üzerine sürülecek)

►5 su bardağı un

►2.5 su bardağı ekmek kırıntısı

►1 su bardağı fındık

hazırlanışı:
soğan, biber ve mantar kıyıcıda parçalanır. 3’er 5’er dakika arayla –dakiklik hayatımın her alanında hakimdir- tavada ısınmış yağa eklenir. baharatlar da eklenir ve sabırla kavrulur (bu sefer kavurmayı kıvırdım).



-pişince böyle olmasını umut ediyordum-

hamur için öncelikle yağ, yoğurt, tuz, kabartma tuzu, yumurta akı ve maden suyu karıştırılır. maden suyunun karışımı köpürtmesi hayranlıkla izlenir. sonra karıştıra karıştıra un eklenir. son derece cıvık bir hamur elde edilir. soğumaya yüz tutmuş kavruk sebzeler suyunu alma hususunda çekince gösterilerek bu hamura eklenir. hamur iyice cıvır. ekmek kırıntıları ve kıyıcı çekilen fındık bu karışıma eklenince karışım kendine bir nebze çekidüzen verir. 5 – 10 dakika dinlendirilen hamur yemek kaşığı yardımıyla her tembel mutfakçının dostu pişirme kağıdı üzerine sembolik miktarlarda aktarılır. şekilsizlik karşısında ah vah edilir, lezzetten medet umulur.

üzerlerine yumurta sarısı sürülen mantarlılar önceden ısıtılmış fırında 200°C’de 50 dakika pişirilir (ne kadar net!).

-fotoğraf fırtınalı havada ve gemide çekildiği için bir eğim mevcut-


pişirdiklerimden öğrendiğim bir şey var:
►orduya yemek hizmeti vermek için ihaleye katılacağım. bu çalışmamızda 60 kadar amorf mantarlı sevenleriyle buluşmak üzere hayatta yerlerini aldılar.

►muhterem teyzemden öğrendiğim yumurta sarısına birkaç damla su/yağ takviyesi yöntemini sonuna kadar destekliyorum.

►”çok gizli projelerde çalışan genç mühendisler” yarın sabah zehirlenmiş olurlarsa, sorumlusu benim.

►komşumun tabağına modellik yaptığı için teşekkür ediyorum.

8 Mayıs 2010 Cumartesi

fasulye direnişi

malzemeler:
►200-300 gr taze fasulye

►1 domates

►2 diş sarımsak (genç irisi olması tercih sebebi)

►1 golden elma

►1.5 su bardağı elma suyu

►1 kuru soğan (orta boy olsa kafi)

►1 tatlı kaşığı kadar biberiye

►2 çay kaşığı tuz

►1 tatlı kaşığı zeytinyağı

►1 su bardağı su

tarihçe:
diyet yapmaya başladıktan sonra dolabımda pek çok yasaklı gıda rafları beklemeye başlamıştı. elma suyu kutusuyla haftalarca bakıştık. az yağ kullanıp yine de lezzetliymiş gibi davranacağım yemek arayışımda yemekten fenalık duymaya başladığım taze fasulyeye işin tatlı tarafından bakmaya karar verdim.

hazırlanışı:
soğan küp küp doğranır. geometrik azim devam ediyorsa kabuğu soyulmuş elma ve domatese de aynı işlem uygulanır. soğan zeytinyağı ile kavrulurken önce biberiye eklenir, ardından soğan kendini çok da kaybetmeden domates desteği sağlanır. hafiften mayışma belirtileri gözlenmeye başlandığında fasulyeler eklenir, bir süre kavurma numarasına yatılarak soğan ve elmayla kaynaşması sağlanır. tuz ve 1 bardak elma suyu eklenir. karışım fokurdayınca sıra elmacıklara gelir. yemeğin suyu iyice azaldığında sarımsaklar biraz irice doğranıp yarım bardak elma suyu ile bu alakasız topluluğa katılır. yemek suyunu iyice çektiğinde fasulyelerin hala hırt, sarımsakların ise dipdiri olduğu acıyla gözlenir. bir bardak su eklenirken bir sebze yemeğinin ne denli uzun sürede pişirilebileceğinin asla öğrenilemez bir bilgi olduğu kabul edilir. bu su da –japon halk ozanı- mutfağın soğanlı sarımsaklı havasında yerini aldığında elmalar benliklerini yitirmiş, fasulyeler pişmiş, sarımsaklar görevlerini başarı ile ifa etmişlerdir.

pişirdiklerimden öğrendiğim bir şey var:
►sebzeleri kavurmayı pek seviyorum ancak bu işi yaparken kapaksız pişirme usullerine –çok bilirmişim gibi- yöneldiğim için saatler geçebiliyor.bu işin daha kolay yapılabileceği bir seçenek illa ki mevcuttur.

►pişmiş aşa su katma alanında uzmanlaşmayı planlıyorum.

►elma suyu ve kübist elma yerine şöyle iki bardak elma rendesi koysaydım da hoş olabilirdi sanki. sonra kesin bir bardak daha su eklerdim.

►zencefil suyunu bilerek eklemedim, yoksa unuttupumdan değil.

►böyle hafif ekşi, hafif tatlı bir lezzette oldu. bir bardak daha su versem, hayır demezmiş.

►batuhan işcan’a saygılarımla.

kedi camdan atladı, apandisi patladı! ya da uçan kedi marcus

akşama yaklaşan saatlerde teknoloji harikası bantların istediğim tüy toplama verimliliğini sağlayamadığı koltuk örtülerinin -bir başka deyişle kullanılmayan şallar- dokusuna nüfus etmiş beyaz tüyler yerine, dokuyu yolan eski usul bir rulo ile büyük bir savaş verirken salonun açık penceresinde aşağı doğru hamle yapan bir beyazlık gördüm. marcus!


camdan aşağı baktım. bakıyor şapşalım yukarıya doğru. bağırdım, "oğlum, marcus, buradayım annem, korkma, geliyorum hemen!". "maav" dedi. koşarak aşağıya indim. onun yukarı doğru atlayabileceği, benim aşağı doğru atlayamayacağım bir metal korkuluğun bir tarafından bağırdım diğer tarafındaki marcus'a; "oğlum, marcus, gel hadi bu tarafa". "maav" dedi. zeminle bir penceresi olan dairenin camındaki telleri tırmalıyordu. koşarak diğer bir kapıdan yanına ulaştım fıskiyeden zerre hazzetmeyen yavrımın. insanların penceresinin önünde fink atmayayım diye "oğlum, buraya gel," dedim. "maav" dedi. kucağıma almamla tırnaklarını omzuma ve sıtıma öyle sağlam geçirdi ki aramızda onulmaz bir bağ, tenimde küçük kanlı delikler oluştu. şapşalımın derdi 2. kattan uçmak değil, fıskiyeymiş meğer.


eve geldik, hiçbir şey olmamış gibi takılmaya devam etti.


ne beyin hafızası var bu kedinin, ne beden.


kendisi halen araştırma çalışmalarına devam ediyor.


-suyun kaynağını arayan marcus-

remember me

üşütmeyen bir cuma akşamında güzel arkadaşlarla, en güzel yerlerden birinde güzel bir yemek yiyince biraz şımardım. sarhoş olma hevesimiz tembelliğimize -yaşımızla kesinlikle alakası yok- yenik düşünce bir fire vererek sinemaya doğru yollandık.


geçen yıl alışveriş merkezi haricinde konumlanmış tek bir sinemaya gitmişim, tek bir film izlemişim. yazık.


dün akşam, bahsi geçen cuma, neşeli halimi korumak isteğiyle "romantik komedi olsun, benim olsun" arzusuyla "remember me" filmine gittik. 3 adet çok genç kızımız filmi bizim önümüzdeki koltuklardan seyrettiler, sanırım kendileri bir vampir hayranlığı içerisinde salonda yerlerini almışlardı ya da benim önyargılarım bitip tükenmiyor olabilir.



filme ilişkin az bir tanıtım okumuşluğum vardı. sanırım lenslerimi değiştirme vakti gelmiş. film boyunca tatlı bir romantizmden çok, tatlı bir hüzün -dram da olabilir- üzerime üzerime esti. komedi kısmını tamamen ben uydurmuşum. görüntüler gayet başarılıydı. filmin henüz başlarında "coffee shop"ta gencin -tyler- oturup defterine bir şeyler yazdığı sahne içime içime işledi. bir de yatak sahnelerinde -dırım dırım- pencereden tenlere düşen güneş gayet güzeldi.


pierce brosnan bence artık evinde otursun; orta yaş üstü -kendim orta yaşa yaklaştıkça, orta yaş "yaşı" büyüyor- baba figürleri üzerinde iğreti duruyor. vampir çocuğu güzeldi yine ama güzelliği öyle çok vurgulanmamış, yüzüne biraz kan gelmiş, iyi olmuş. asıl kız lost kabilesindenmiş; bunun dışında söyleyebileceğim bir şey yok kendisi hakkında. küçük kız kardeş -caroline / ruby jerins- bana kız çocklarını sevdirebilir sevimlilikteydi -ama film hilesi olduğunu biliyorum-. son sıralar türk filmlerinde de güzel oynayan çocuklara rastlıyorum, memnunum bu hallerden.


imdb günüme neşe kattı. robert çocuğu bu fotosunda kaş göz yapayım derken bir yamuk çıkmış, fotojeni karşıtı hareketimizde kendisinin desteklerini bekliyoruz.



filmin sonuna doğru beliren tarihe "e yuh artık" demiş olmakla birlikte son sahneleri gözlerim yaşlı izledim. romantik komedi yerine tatlı acıklı bir film izlemiş olmakla birlikte pişman değilim -film izleme arkadaşım az huysuz olaydı, görürdüm o zaman pişman olmamayı-.


film boyunca sevgili tyler'ın defteri ile çeşitli karelerde karşılaştık. sanırım bundan dolayı sevdim filmi. çantamda sürekli defter taşıma isteği içerisinde olsam da kimi zaman çanta hacminin verimsiz kullanımından, kimi zaman da zihinsel dağınıklıktan bunu unutuyorum. olur olmadık yerde defter kaygısına düşünce de otogarlardan 75 kuruşa muhteşem bir defter alıp zamanları birbirinden bağımsız işleyen defterler silsileme bir yenisi eklemek durumunda kalıyorum.


olsun, defter güzel şey.

4 Mayıs 2010 Salı

nebiletto


malzemeler:

►500 gr ıspanak (anneniz ayıklamışsa ayıklanmış ve doğranmış olarak 1 kg’ın yarısı kadar; hazır pakette alınmışsa o paketten çıkan ve toplam ağırlığının 700 gr olduğu iddia edilen ağaçların kütüklerden ayrıldığında kalan miktar kadar)

►3.5 su bardağı un

►1 su bardağı + 1 yemek kaşığı sıvı yağ

►1 su bardağı yoğurt

►200 gr labne

►1.5-2 tatlı kaşığı tuz

►1 çay kaşığı karabiber

►1 paket kabartma tozu

►1 tatlı kaşığı zencefil suyu (akşam marketler kapanmadan önce kalan son enerjinizle meyve sebze almaya koşturunuz; karnınız aç, gözünüz dönmüş olsun. o saatte pek bir meyve sebze kalmadığı için “bari yer elması alayım,” diyiniz. eve gelip de yer alması niyetine kafanız kadar zencefil aldığınızı fark ediniz. bunu burun, kulak gibi nispeten küçük parçalara bölüp buzluğunuza atınız. kullanmak istediğinizde kullanma zamanından birkaç saat önce buzluktan çıkartınız. sonrasında suyunu mu sıkarsınız, elinize yüzünüze mi sürersiniz, artık onu da siz bilirsiniz)

►4 yumurta (“o kadar yumurtayı bana kırsan ben de lezzetli olurum!” sözünün sahibi büyük teyzeme saygıyla)

-bir nebiletto krateri öncülü-


tarihçe:
çok sevdiğimiz bir arkadaşımıza sürprizli yaşgünü kutlaması yapmayı haftabaşından planlamış ancak tam o gün gündüz alkollenmesiyle çakır keyif olup eve planladığımdan geç ulaşınca son derece emprovize bir çalışma ile bu tuzlu gıda maddesinin öncülünü yarattım. canım arkadaşım nezaketinden ödün vermeyip “yaptığım şeyi” çok beğendiğini iddia edince kendisinin isminden esinlendiğim bu ikinci versiyona deli cesareti ile yaklaştım.

hazırlanışı:
ıspanaklar 1 yemek kaşığı sıvı yağ ve bir miktar tuz yardımıyla kavurma marifetiyle sakinleştirilir. kendileri bir miktar soğutulmak suretiyle dinlendirilir. fırın ısıtılır (iç kaynaklar öneriliyor).

yukarıda sıralanan tüm malzemeler karıştırıcı yardımıyla bulamaç haline getirilir. karışım biraz iddialı bir katılıkta olabilir ancak ılımaya yüz tutmuş ıspanağı görünce cıvıyacaktır. beyazlı yeşilli boz bulanık karışım yeterince homojen hale gelince kalıp ya da tepsiye dökülür ve artık ısınıp içinden geçmiş dönem yemeklerinin kokusunu salan fırına verilir. 180°C’de 45-50 dk kadar pişirilir. soğuduktan sonra dilimlenerek servis edilir.


-geometri harikası nebiletto dilimleri-


pişirdiklerimden öğrendiğim bir şey var:
►kağıt havlu ve ıslak mendilden sonra en büyük teknolojik ürün pişirme kağıdıdır, bulaşıkla savaşmakten imtina edenlerin can dostudur.

►karıştırma kabı dibinde kalan tuzlu karışımı parmakla sıyırmak, aynı şeyi kek malzemesiyle yaptığınızda verdiği hazzı vermiyor.

►marketten alınan ucuz karıştırıcılar da bir yere kadar. ben buzdolabı taşıyamıyorsam, onun da bazı katımsı karışımları karıştırmama hakkı olmalı.

►fotoğraf çekmeyi bilmiyorum.

►ıspanakları doğadan koparıldıkları halleriyle değil de az biraz doğrayıp kavursam belki de hayat daha kolay olurdu.

►marcus ıspanak sevmiyormuş.

3 Mayıs 2010 Pazartesi

ofis mobilyaları

bir toplantı amacından uzaklaşıyor, kafalar bedenlerin üzerinde uzalıp kısalıyorsa; çay servisi tek defaya mahsussa ve minnoş cücelerin gelip neşeli eylemlerde bulunmasını bekliyorsanız onları ağırlamak üzere ofis mobilyalarına sahip olmanız gerekir.
sallanır bir koltuk cücelerin size oturdukları yerden sallanarak güzel masallar anlatmaları için bir motivasyon kaynağı olabileceği gibi kendilerinin uyumasına sebep olabilir ve siz sıkıntılı anlarınıza aynen geri dönersiniz.
böyle bir durumda -nasıl?- keyfinizin kahyası siz olduğunuz için genç cüceleri çok da rahat ettirmeden oturur vaziyette ağırlayabileceğiniz konfigürasyonlara yönelmeniz önerilmektedir.
firmamız, siz saygıdeğer müşterilerine bu ürününde minnoş cücelerin totolarına çift yönden batma garantisi veren bir tasarımı sunmaktadır. kalıpça büyük, ence geniş cüce kardeşlerimiz için de sırttan dürtme detayıyla uyumama garantisi verilmektedir.
ürünümüz ne yazık ki üçgen totolu cücelerde istenilen etkiyi yaratmamaktadır. bu grupta hayatlarını sürdüren cücelerin sizlerle neşeli dakikalar geçirebilmeleri için çalışmalarımız devam etmektedir.

2 Mayıs 2010 Pazar

başlangıç

yapabilirim, yapabilirim..

çok tekdüze, çok sıkışık, çok sıkıcı, çok bayık, çok yorucu.

ne olacağını tam kestirememekle birlikte bir şey olması gerektiğini hissetmem, aylardır ertelemem, "e ama yeter artık!" noktası.

yapabilirim, yapabilirim..