8 Mayıs 2010 Cumartesi

remember me

üşütmeyen bir cuma akşamında güzel arkadaşlarla, en güzel yerlerden birinde güzel bir yemek yiyince biraz şımardım. sarhoş olma hevesimiz tembelliğimize -yaşımızla kesinlikle alakası yok- yenik düşünce bir fire vererek sinemaya doğru yollandık.


geçen yıl alışveriş merkezi haricinde konumlanmış tek bir sinemaya gitmişim, tek bir film izlemişim. yazık.


dün akşam, bahsi geçen cuma, neşeli halimi korumak isteğiyle "romantik komedi olsun, benim olsun" arzusuyla "remember me" filmine gittik. 3 adet çok genç kızımız filmi bizim önümüzdeki koltuklardan seyrettiler, sanırım kendileri bir vampir hayranlığı içerisinde salonda yerlerini almışlardı ya da benim önyargılarım bitip tükenmiyor olabilir.



filme ilişkin az bir tanıtım okumuşluğum vardı. sanırım lenslerimi değiştirme vakti gelmiş. film boyunca tatlı bir romantizmden çok, tatlı bir hüzün -dram da olabilir- üzerime üzerime esti. komedi kısmını tamamen ben uydurmuşum. görüntüler gayet başarılıydı. filmin henüz başlarında "coffee shop"ta gencin -tyler- oturup defterine bir şeyler yazdığı sahne içime içime işledi. bir de yatak sahnelerinde -dırım dırım- pencereden tenlere düşen güneş gayet güzeldi.


pierce brosnan bence artık evinde otursun; orta yaş üstü -kendim orta yaşa yaklaştıkça, orta yaş "yaşı" büyüyor- baba figürleri üzerinde iğreti duruyor. vampir çocuğu güzeldi yine ama güzelliği öyle çok vurgulanmamış, yüzüne biraz kan gelmiş, iyi olmuş. asıl kız lost kabilesindenmiş; bunun dışında söyleyebileceğim bir şey yok kendisi hakkında. küçük kız kardeş -caroline / ruby jerins- bana kız çocklarını sevdirebilir sevimlilikteydi -ama film hilesi olduğunu biliyorum-. son sıralar türk filmlerinde de güzel oynayan çocuklara rastlıyorum, memnunum bu hallerden.


imdb günüme neşe kattı. robert çocuğu bu fotosunda kaş göz yapayım derken bir yamuk çıkmış, fotojeni karşıtı hareketimizde kendisinin desteklerini bekliyoruz.



filmin sonuna doğru beliren tarihe "e yuh artık" demiş olmakla birlikte son sahneleri gözlerim yaşlı izledim. romantik komedi yerine tatlı acıklı bir film izlemiş olmakla birlikte pişman değilim -film izleme arkadaşım az huysuz olaydı, görürdüm o zaman pişman olmamayı-.


film boyunca sevgili tyler'ın defteri ile çeşitli karelerde karşılaştık. sanırım bundan dolayı sevdim filmi. çantamda sürekli defter taşıma isteği içerisinde olsam da kimi zaman çanta hacminin verimsiz kullanımından, kimi zaman da zihinsel dağınıklıktan bunu unutuyorum. olur olmadık yerde defter kaygısına düşünce de otogarlardan 75 kuruşa muhteşem bir defter alıp zamanları birbirinden bağımsız işleyen defterler silsileme bir yenisi eklemek durumunda kalıyorum.


olsun, defter güzel şey.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder