8 Mayıs 2010 Cumartesi

kedi camdan atladı, apandisi patladı! ya da uçan kedi marcus

akşama yaklaşan saatlerde teknoloji harikası bantların istediğim tüy toplama verimliliğini sağlayamadığı koltuk örtülerinin -bir başka deyişle kullanılmayan şallar- dokusuna nüfus etmiş beyaz tüyler yerine, dokuyu yolan eski usul bir rulo ile büyük bir savaş verirken salonun açık penceresinde aşağı doğru hamle yapan bir beyazlık gördüm. marcus!


camdan aşağı baktım. bakıyor şapşalım yukarıya doğru. bağırdım, "oğlum, marcus, buradayım annem, korkma, geliyorum hemen!". "maav" dedi. koşarak aşağıya indim. onun yukarı doğru atlayabileceği, benim aşağı doğru atlayamayacağım bir metal korkuluğun bir tarafından bağırdım diğer tarafındaki marcus'a; "oğlum, marcus, gel hadi bu tarafa". "maav" dedi. zeminle bir penceresi olan dairenin camındaki telleri tırmalıyordu. koşarak diğer bir kapıdan yanına ulaştım fıskiyeden zerre hazzetmeyen yavrımın. insanların penceresinin önünde fink atmayayım diye "oğlum, buraya gel," dedim. "maav" dedi. kucağıma almamla tırnaklarını omzuma ve sıtıma öyle sağlam geçirdi ki aramızda onulmaz bir bağ, tenimde küçük kanlı delikler oluştu. şapşalımın derdi 2. kattan uçmak değil, fıskiyeymiş meğer.


eve geldik, hiçbir şey olmamış gibi takılmaya devam etti.


ne beyin hafızası var bu kedinin, ne beden.


kendisi halen araştırma çalışmalarına devam ediyor.


-suyun kaynağını arayan marcus-

1 yorum:

  1. amanın geçmiş olsun be yav. ve de ne iyi etmişsin de blog etmişsin çok mesud oldum! üçgen popolu cücelere uygun mobilyalar tasarlayınca haberim ola...

    YanıtlaSil