14 Aralık 2010 Salı

Kötü Amcalar, Teyzeler

Tek başıma, baştan alıyorum, “yalnız” başıma sinemaya gitme becerisi uzun zamandır edinmek istediğim bir yetenekti. Ruj sürmeyi öğrenmek, sigarayı bırakmak gibi 30 yaş hedeflerim arasında olmasa da üstesinden geldiğim zaman beni rahatlatıp, kimi zamanlarımı daha verimli ve eğlenceli geçirmemi sağlayacağını düşündüm hep. Yalnız başıma yapmaktan çekindiğim bu eylem benim için hep “üstesinden gelinecek” bir şey olmuş, bir önceki cümleyi yazarken fark etim.

 

Yalnız başıma tiyatroya gitme becerisini geçen sene edinmiştim, zaman zaman başvurduğum bu süper yeteneğim sayesinde, özellikle evimin dibindeki bir sahnede hasbel kader bulduğum biletlerle koştura koştura oyun izlemeye gidebiliyorum. Evimin dibinde sinemada bulunuyor ancak totomu henüz böyle bir motivasyonla kaldırmış değildim, ta ki geçtiğimiz Pazar gününe kadar.

 

Yaşadığım apartmanda “yaşayan” genç ve şen şakrak bir çiftin Cumartesi akşamı misafirleriyle gecenin 3’ünden sonra sapıtan neşesi sebebiyle bu Pazar sabahı Marcus’tan ve hoca efendiden epeyce erken uyandım. Bir süre sinirlenmeye devam ettim, sonra kalkıp camdan bakıp dışarıdaysalar hönkürmeyi planlayıp sesin apartman içinden geldiğini anlayıp yatağıma kös kös döndüm, yatağımda dakikalarca döndüm, en sonunda geçen aydan bu aya ötelenmiş başucu dergilerimi okuyup bitirdim, hava aydınlandıktan sonra kalktım, ıvır zıvır işlerden sonra kahvaltı yapıp kendimi evden dışarı attım.

 

Uykusuz hallerimin en sevecenlerinden olan huysuz modumdayken kitapçıda huysuzluk eden ve bir kalça darbesiyle sırada önüme geçen kadına benden beklenmeyecek bir sabır gösterdim (huysuz modum açıkken, uykusuzluk ataletim de devrede olabiliyormuş meğer). Neşeli bebek hoplatma saatleri sonrasında ismini açıklamak istemeyen bir alışveriş merkezinde sabah bulamadığım kitabı bulmanın verdiği mutlulukla sinemaya doğru yöneldim. Av Mevsimi 14.30 gösterimine bir bilet aldım.

 

Tam bu noktada bir kavga fırsatını kaçırdım. N ve N+1 doluydu, ben N-2 koltuğunu istedim, N ile aramızda bir boşluk kalsın, aman kimseyle dirseğim temas etmesin diye (koltuklara ilaçlı iğne koyuyorlarmış, enjektörle kezzap fışkırtıyorlarmış diye duydum!). Gişe görevlisi bana N-3’ü önerdi, arada 2 koltuk boş kalsın, ben yalnız geldim diye elalemin çiftlerinin illa ki benim seçtiğim sıradan izlemesine mani olmayayım diye. Sanırım atalet işlevinin devrede olmasından, “O zaman N+4’ü alayım,” dedim ve bir başka şanslı çifte daha bu muhteşem sırada yer edinme hakkı sağladım. Bir sonraki girişimimde benzer bir teklifle karşılaşırsam o gişe görevlisinin saçını başını…

 

Neyse, filme girdim. Pazar 14.30 seansı amcalar-teyzeler özel gösterimiymiş. Oturmadan önce koltukta iğne kontrolü yapmadım; kimse şeker, jelibon ikram etmeye kalkışmadı. Sinemaya beraberimde gelen organlarımla eve ulaştım. 

Olabiliyormuş.

2 yorum:

  1. Elmacim, hazir bunu basarmisken, tebrik ediyorum, sonraki hedeflerin arasina, rock konserine tek basina gitmek ve zip zip tek basina dans etmek, bara tek basina gitmek ve barmenle bile sohbet etmemek, isyeri kantininde tek basina ogle yemegi yemek ve bu arada kafayi gazetenin arkasina saklamamak, vb. ic ice girisik bilesik yalnizliklari tecrube etmeyi de ekleyebilirsin. Ama emin degilim. Belki bunlari 40'lara birakmak daha iyi olabilir. Bunyeye bagli.

    YanıtlaSil
  2. Öğle yemeğini hallettim yıllar içerisinde -en dip masaları gözüme kestirdiğimi itiraf ediyorum, tamam- ama diğerlerinimemleket dahilinde becermek için 40'ları bekleyebilirim, aplam.

    YanıtlaSil